İş akdi devam ederken “kıdem tazminatından mahsup edilmek
üzere” yapılan ödemelerin hukuki, vergi ve sosyal güvenlik mevzuatı açısından
durumuna ayrı ayrı bakmak gerekir. Ama öncelikle kıdem tazminatının tanımına
bakalım:
Kıdem tazminatı, yürürlükten
kaldırılan eski 1475 sayılı İş Kanunu'nun halen yürürlükte olan 14., 854 sayılı
Deniz İş Kanunu'nun 20. ve 5953 sayılı Basın Meslekinde Çalışanlarla
Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’un 6. maddesinde
düzenlenen ve bu kanunlarda belirtilen fesih hallerinde işveren tarafından
işçiye veya işçinin ölümü halinde mirasçılarına ödenmesi gereken bir paradır.[1] 1475 sayılı İş Kanunu’nun
14. Maddesine göre kıdem tazminatının süresi tamamlanmış her yıl için 30 günlük
giydirilmiş brüt ücrettir.[2]
Kıdem tazminatı, ücret gibi “mutlak” hak edilen bir ödeme değildir, belirli şartların sağlanması halinde ödenebilir. 4857 sayılı İş Kanunu'na tabi işçilerin iş sözleşmelerinin:
- İşveren tarafından bu Kanunun 25 nci maddesinin II
numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında,
- İşçi tarafından bu Kanunun 24 ncü maddesi uyarınca,
- Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla,
- Bağlı bulundukları kanunla kurulmuş olan kurum veya
sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme
almak amacıyla;
- 506 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının
(A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan
diğer şartları veya aynı Kanunun geçici 81 inci maddesine göre yaşlılık
aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün
sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle,
kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile
sona erdirmesi veya işçinin ölümü sebebiyle son bulması hallerinde,
işçinin işe başladığı tarihten itibaren iş sözleşmesinin devamı süresince
her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem
tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden
ödeme yapılır.
Buraya kadar ki açıklamalardan da
anlaşılabileceği gibi, çalışmakta olan yani iş akdi sona ermemiş personele “kıdem
tazminatı” adıyla yapılan ödemeler, kıdem tazminatı hak ediş koşulları
oluşmadığından aslında kıdem tazminatı niteliği taşımaz ama hukuken yapılmış
bulunan ödemenin, şartların oluşması ile ödenmesi söz konusu olan kıdem
tazminatından belirli şartlar dahilinde mahsup edilebilmesi ise mümkündür.
Yargıtay muhtelif kararlarıyla bu şartları şöyle tanımlamıştır:
a)
Çalışanın kıdem tazminatı hesaplaması ancak
çalışanın “kıdem tazminatını hak eder şekilde iş akdi sonlandıktan sonra”
yapılabilir.
b)
Çalışana iş akdi sona ermeden “kıdem tazminatına
mahsuben” yapılmış ödemeler, ödemenin yapıldığı tarihten iş akdinin sona erdiği
tarihe kadar ki süre kapsamında yasal faiz oranında değerlemeye tabi tutulur ve
hesaplanan tutar, hesaplanan kıdem tazminatı tutarından mahsup edilir.[3]
Çalışanın tabi olduğu Gelir Vergisi
mevzuatı açısından da kıdem tazminatını emsalsiz kılan, gelir vergisinden muaf
olmasıdır.[4]
Bunun anlamı ise, çalışana yapılan her ödemenin (kanunlarca tanımlanmış istisnalar
ya da istisna tutarlarına kadar olan kısımlar hariç) gelir vergisine tabi
olduğu ve gelir vergisi kümülatif matrahını yani vergi dilimlerini artırıcı
etkisi olduğudur. Buna göre, kıdem tazminatı hak ediş koşulları oluşmadan
yapılan “kıdem tazminatı avans” ödemesi de gelir vergisine tabi bir ücret
niteliği taşıyacaktır.
Sosyal güvenlik prim ödemesi içinde
benzer bir durum vardır. Ücretler genel olarak (ayni yardımlar hariç) sosyal
güvenlik primine tabi olduğundan, kıdem tazminatı hak ediş koşulları oluşmadan
çalışana yapılan “kıdem tazminatı avans” ödemelerinin de sosyal güvenlik primi
hesaplamasına dâhil edilmesi gerekmektedir.[5]
[1] 1475 sayılı eski İş Kanunu''nu (14. maddesi hariç)
yürürlükten kaldıran 4857 sayılı yeni İş Kanunu''nun Geçici 6. maddesinde de
"Kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu kurulur. Kıdem tazminatı
fonuna ilişkin Kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri için
1475 sayılı İş Kanunu''nun 14. maddesi hükümlerine göre kıdem tazminatı hakları
saklıdır" hükmü yer almaktadır. Fonla ilgili bu kanun yayınlanmadığı için
14. maddedeki hükümlerin uygulanmasına devam edilecektir.
[2] Bu hususu düzenleyen 1475 sayılı mülga İş Kanununun 14. maddesinin 1. fıkrasına göre "kıdem tazminatına esas olacak ücretin hesabında 26 ncı maddenin birinci fıkrasında yazılı ücrete ilaveten işçiye sağlanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün akdi ve kanundan doğan menfaatler de göz önünde tutulur." Bu nedenle, ikramiye, prim, çocuk veya aile zammı gibi ödemelerle yemek, sağlık, giyim, yakacak, konut, aydınlanma, servis ücreti gibi her türlü yardımlar da parayla ölçülmesi mümkün olmak koşuluyla kıdem tazminatında hesaba katılır. Yiyecek maddelerinde sadece işçiye verilen yemek değil fakat onun ihtiyaçlarını karşılamak üzere işverence sağlanan gıda maddeleri de ücretin ekleri arasında sayılır.
[3] Sonuç olarak, işçinin iş sözleşmesi feshedilmediği
halde çeşitli sebeplerle kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemler avans
niteliğinde sayılır. İşçinin iş sözleşmesinin feshinde kıdem tazminatına hak
kazanılması durumunda, işyeri ya da iş yerlerinde geçen tüm hizmet sürelerine
göre kıdem tazminatı hesaplanır ve daha önce avans olarak ödenen miktar yasal
faiziyle birlikte mahsup edilir (Y22HD.14.1.2016 T., E.2015/34797, K.2016/650).
[4] Kıdem tazminatından sadece %0,79 oranında Damga Vergisi kesilir.
[5] Çalışana yapılan ücret ödemeleri üzerinden hesaplanacak sosyal güvenlik primi hesaplamasında taban ve tavan sınırları vardır. Ödemenin yapıldığı ay için (30 gün üzerinden) taban brüt asgari ücret (2021 Ocak-Haziran dönemi için 3.577,50 TL), tavan ise bunun 7,5 katıdır (2021 Ocak-Haziran dönemi için 26.831,40 TL). Ödemenin yapıldığı ay için tavanı aşan tutarlardan sosyal güvenlik primi kesintisi yapılmaz.
0 Yorumlar