“Yine” Yeniden Yapılandırma

11 Kasım 2020 tarihli TBMM oturumunda kabule dilen 7256 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile hemen her türlü kamu borçlarına ilişkin bir yeniden yapılandırma hakkı getirildi. Yine yeniden dememe bakmayın. Sık sık borç yapılandırma uygulaması çıkarılması, kamu borçlarının tahsil edilemediğini, vergilerin toplanamadığını gösterir. Dönem özelinde farklı nedenler de olabilir ama bunun sürekliliği temel de iki nedene dayanır; verginin çeşit olarak çokluğu ile verginin tutar olarak çokluğu ve vergi adaletsizliği. Verginin çeşit olarak çokluğu bir kere vergi sisteminde karmaşıklığa yol açar. Ayrıca çeşitli vergiler tutar olarak birbirlerinden mahsup edilemediğinden ya da bu mekanizmanın kısıtlı vergi için ve kullanımının zor olmasından kaynaklı, ödenmesi gereken vergilerin tutar toplamı da kazanç içinde ciddi bir orana karşılık gelir.

Bu konuda temel gösterge toplam vergilerde dolaylı/dolaysız vergi karşılaştırmasıdır. 2019 verilerine göre Türkiye’de toplam vergi gelirleri içerisinde dolaysız vergilerin oranı yüzde 32,5. Dolaylı vergilerden sadece KDV ve ÖTV ise toplam vergi gelirlerinin yüzde 53’ünü oluşturuyor. Sadece ücretli çalışanlar üzerinden bakarsak tablo biraz değişir. Kabaca, brüt ücretin yüzde 40’ı dolaysız vergi ve SGK primi olarak kaynağında kesilir, dolaylı vergileri de işin içine kattığınızda gelirin yüzde 50’sinden daha fazlasının vergi ve vergi benzeri sosyal güvenlik primi vs. olarak ödendiğini görürsünüz. Yani ücretli çalışanlarda dolaysız vergi dolaylı vergiden daha çok çıksa da, dolaysız/dolaylı vergi toplamının tutarsal çokluğu, açık bir vergi adaletsizliğine işaret eder.

Bu durumun hem genel ekonomi hem de piyasa aktörleri açısından denge bozucu bir işlevi vardır. Yeterli tasarrufu olmayan yani yetersiz sermaye birikimi olan ülkede şirketler uzun soluklu kalıcı olmayı ve büyümeyi değil de girişimcinin yeterli parayı kazanmasına odaklanabilir. Çoğu durumda yetersiz sermayeyle (yani borçla) kurulmuş işletmelerin hayatta kalmayı öncelemesi de normaldir, bunun için ücretleri düşük tutarlar ama buna paralel olarak ücretten kesilen vergileri de pratikte üstlenirler. Bununda altından kalkamazsa bu kez çalışanları kayıt dışına çekmeye bakarlar. Kayıt dışı işçi çalıştıranla kayıt içi çalıştıran iki işletme arasında ise açık bir rekabet ihlali ortaya çıkar. Kayıt dışıyla mücadele yetersiz ise –ki öyle olmasa dolaysız/dolaylı vergi toplamı arasındaki makas böyle olmazdı- tıpkı “kötü para iyi parayı kovar” kanununda olduğu gibi, kötü kayıt dışı işletme iyi kayıtlı işletmeyi piyasadan kovar. İşte sık sık “yine yeniden” yapılandırmaya gitmenin normal olmasının nedeni, bu fasit dairenin dışına çıkamamış olmaktır. Çözüm ise ülkece bunun dışına çıkmamızı sağlayacak yapısal reformların bir an önce gerçekleştirilmeye başlanması, piyasa dengesini bozucu faktörlerin ortadan kaldırılmasının sağlanması, üretim ve gelişmeyi önceleyen yatırımların teşvik edilmesi, kısacası popülist uygulamalardan vazgeçilmesiyle gelecektir.

Yorum Gönder

0 Yorumlar