Filozoflara ilişkin biyografi kitapları, belki klasik giriş-gelişme-sonuç anlatı tekniğinden dolayı, düşünürün düşüncesinin “özü”nü, kitabın sonunda ve altını çizerek vurgular genellikle. Sayfayı kapatırken, uğruna bir kitap adanmış filozofa son bir selam belki. Girişteki alıntı da, Dider Eribon’un Michel Foucault kitabının sonlarından.
Filozoflara dair biyografilerin, filozofun eserine dair fikri olanla olmayana farklı etkiler yaptığına inanırım. Sonunda, eseri kaynağından okumayı ya istersiniz ya da istemez, konuyu geçersiniz. (Özelde felsefe, genelde “insan” ilgi alanlarınız arasında değilse çok muhtemelen biyografiyi de okumazsınız).
Gelişmenin şu anki baş döndürücü hızlı zamanlarında geleneksel olan tüm ağırlığıyla “insanın” üzerine çökerken (bunu hissediyorum), düşünmeyi yeniden öğrenmeye ihtiyacımız var. Foucault, bunu nasıl yapacağımıza dair yol göstermeye devam ediyor olabilir.
1 Yorumlar
[…] Foucault, hapishane, hastane ve okul üçlüsünün toplumun bireyleri, kendine uygun hale getirmek, getiremezse de toplumdan yalıtmak için kullandığını söyler. Ama yalıtamayacak kadar çok olursa? […]
YanıtlaSil