Beğenelim ya da beğenmeyelim, Erdoğan ve onun liderliğinde Ak Parti, bu topraklarda ki (bir kesim) siyaseten dışlanmışların “temsilcisi” olarak var oldu ve onları siyasal alanın içerisine çekerek iktidara yükseldi.
Erdoğan ve Ak Parti bunu başarırken, öncelikle Cumhuriyet’in kuruluş teamüllerinden gelen, “mütedeyyin kesimlerin siyasal alanda dar bir yer işgal etmeleri” ve hele ki siyasal yönetimin merkezinde “asla ve asla bulunmamaları” gerektiği yollu “elitist” düşünce kalıplarının yarattığı mağduriyete seslendiler, buradan aldıkları karşılıkla da bu kez “siyasal temsilci” sıfatıyla Cumhuriyetin o kuruluş teamüllerini şu ya da bu derece “içselleştirmiş” ve bu yüzden de “şüpheyle” bakan seküler / liberal kesimlere mesajlarını gönderdiler –ki bu mesajı da mealen “var olanı yıkmak için değil, var olanın yıkılışına dahi sebep olabilecek o kuruluştaki aksak teamüllerden kaynaklı gerilimleri, toplumsal sözleşmeyi bir üst noktaya çıkarmak suretiyle gidermek için geliyoruz” şeklinde formüle etmekte yanlış olmaz sanırım.
Siyaseten “itilmişlerin” yığınsal siyasal örgütlenmesiyle ortaya çıkan gerilimin, Erdoğan ve Ak Parti’nin batılı liberal/seküler/demokratik değerlere bağlılıkları ve bunu da AB’ne üyelik hedefiyle birleştirmeleri ve bunun için de ardı ardına reformlara girişmeleriyle, yukarda mealen aktardığım toplumsal sözleşmenin bir üst noktada yeniden gerçekleşebileceği umuduyla yumuşatılabilmesi mümkün olabildi.
Etyen Mahçupyan’ın “sağda küçük bir mucize” diye tanımladığı bu 2002-11 dönemi Ak Parti’nin, dönemin hard Kemalist seçkinlerinin gerçekleştirdiği saldırılara (C.Başkanlığı krizi, kapatma davası vs.) mütedeyyin-muhafazakâr kesimden olmayan ama rejimin kuruluş teamüllerinden de rahatsız olan liberal, liberter, demokrat ve Kürt muhaliflerinden de ciddi destek aldığı dönemdi.
Ne oldu da Erdoğan ve Ak Parti, kuruluştaki gerilimleri bir üst düzeyde ve AB üyeliği ve demokratikleşme hedefiyle bir dinamizme dönüştürüp gidermeye koyulmuşken, onun yerine bugünkü kamplaşmış/kutuplaşmış tek adam yönetimine ulaştılar, sorusunun yanıtını da, Milli Görüş çizgisinin dışına çıkarak siyasal alana ilk adım attıkları o dönemden başlayarak aramak gerekir kanaatindeyim.
(Devam edeceğim…)
0 Yorumlar