Dövizli Sözleşmeler – 2


Hükümet sonunda Dövizli Kira Sözleşmelerinin TL’ye çevrilmesinde nasıl bir yol izleneceği sorusuna yanıt mahiyetinde bir tebliği önce taslak hemen ardından da tebliğ olarak yayınladı. Kesinleşmesinin eli kulağındayken taslak olarak yayınlanmasını tarafların görüşlerini almak ve kamuoyuna dönük mesajlarını seçmek istemesinden kaynaklanıyor diye düşünüyorum.

Şu halde mevcut tebliğe göre, tarafların anlaşamadığı durumda bu yılın 2 Ocak tarihinden önce yapılmış sözleşmeler için 2 Ocak kuru, sonrasında imzalanan sözleşmeler için ise imza tarihindeki kur geçerli olacak.[i]

Perakende tarafı beklendiği gibi taslağı yüzde yüz desteklediğini açıkladı.[ii]Zaten bir yanıyla benzer öneriyi ilk yapan olarak BMD sürecin mimarlarından sayılır. Hükümet ise baştaki kararında direteceğini ve TÜSİAD’ın daha önce açıklamış olduğu endişelerine en azından aynı derece katılmadığını ortaya koymuş oldu.[iii]

Şimdi ne olur sorusu ortada durmaya devam ediyor ve ben bu anlamda önceki yazımda ki hukuki ihtimallerin, bu kez “sözleşme serbestiyetine aykırılık” gerekçesiyle doğrudan KHK’yı da kapsayabilecek itirazı da ekleyerek devam edebileceğini düşünüyorum.

Bir diğer konu ise taslağın “(14) Dışarıda yerleşik kişilerin Türkiye’de bulunan; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, yüzde elli ve üzerinde pay sahipliklerinin bulunduğu şirketler ile serbest bölgelerde yer alan şirketlerin taraf olduğu iş ve hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.”[iv]Maddesine uyan şirketlerin sahipliğindeki 
AVM’lerde ne olacağı. Maddeyi doğru okuyorsam, doğrudan yabancı yatırımcı açısından bir açık kapı söz konusu.

Ekonomik açıdan ise bu uygulama, şimdilik bir kısım sektör ve firmayla kısıtlı olsa da hem piyasaya doğrudan müdahale hem de kısıtlı alanda döviz kurunun piyasa değil siyasi otoritece belirlenmesidir. Bunun bir faturası olacağı kesin, faturanın büyüklüğü de hükümetin bundan sonra atacağı adımlara bağlı olacaktır.

Eğer ki hükümet, bu tarz müdahaleleri geçici süre gündemde tutup kalıcı olarak yapısal reformlara girişirse fatura küçük olur. Bunu yapmaz, bunun yerine sadece yerel seçimler öncesi iç tüketimi canlı tutmaya çalışmayı hedefleyerek bu tarz müdahalelere devam ederse, net sermaye kaçışının hızlanmasına neden olabilir ki işte bu faturayı yükseltir.

Yorum Gönder

0 Yorumlar