Son günlerin ekonomik gündemi enerji ve inşaat şirketlerinin kredi batıkları. DW Türkçe’nin haberinde Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın’ın enerji şirketlerine ait ve “12-13 milyar dolar civarında” belirttiği ödenmeyen kredi tutarına itiraz eden ekonomist Ali Ağaoğlu’nun “Sorun bu kadarla kalsa mesele yok. Ama turpun büyüğü heybede. Yeniden yapılandırmaya tabi olmuş ama ödeme sorunları devam eden bir takım şirketler daha var. Bunların içinde en az 8-10 milyar dolarını ben biliyorum” dediği belirtiliyor.
ABD’de (ticaret savaşlarıyla da yeniden gündemleşen haliyle) ekonominin temel sorunu olarak görülen faktörlerden birisi hissedarların kâr baskısıdır. Bu baskı nedeniyle şirket yönetimleri uzun vadeli sonuç verecek yatırımlardan kaçınır ve tam da bu nedenle uzun vadede Çin gibi rakipleri karşısında üretim ve maliyetler noktasında zaaflı duruma düşerler. Türkiye gibi ülkelerde ise hissedarların kâr baskısının yerini siyasi yöneticilerin halka kısa dönemde “refaha ulaşma duygusu” hissettirme düşüncesi alır. Bu yüzden de elde edilen kaynaklar, sürdürülebilirliğine bakmaksızın en kısa sürede piyasaya –dolayısıyla tüketim olarak vatandaşa- dönebilecek sektörlere harcanır. Enerji ve özellikle de inşaata bu kadar öncelik verilmesinin ana nedeni, maalesef siyasi yöneticilerin bu kısır bakışından kaynaklıdır. BBC Türkçe’nin Jeotermal Enerji: Rekor Büyüme ve Sorunlar başlıklı video haberi de bu kısırlığın getirdiği plansızlığın, ciddi bir planlamayla yapılsa çok ciddi ekonomik katkıları olabilecek Jeotermal Enerji yatırımlarının nasıl başarısız olabildiğini ve topluma ek maliyetler ve sorunlar yaratabildiğini ortaya koyuyor.
0 Yorumlar