Bir Olimpiyat Klişesi: Anti-Olimpizm

Olimpiyatlar dünyanın her yanında ve en çok izlenen spor organizasyonu. Her 4 yılda bir dünyanın bir başka şehrinde gerçekleşen ve 10 bin 500 sporcunun (2020 olimpiyatlarında yer alacak sporcu sayısı) yarışacağı bu devasa organizasyon için önceden belirlenmiş kentlerde birkaç yıl boyunca milyarlarca dolarlık yatırımlarla devasa inşaatlar yapılıyor.
Fransız Baron Pierre de Coubertine’nin girişimleriyle ilk olarak 1896 yılında Atina’da düzenlenen –ve kökenini Atina’nın antik spor müsabakalarına bağlayan- olimpiyatların, fikren Aydınlanma döneminin, Rönesans üzerinden antik Yunan kültürüne bir tür selam çakması olduğunu düşünebiliriz sanıyorum.
5 kıtayı temsil eden 5 halkalı bayrağıyla olimpiyat oyunları organizasyonu kendisini tüm sistemlerden, siyasetlerden, ırklardan ve milliyetlerden bağımsız ve tüm insanların eşitliği temelinde tarifler ancak bu herkesi ikna ya da tatmin eden bir tarif değildir. Özellikle 1980’den sonra olimpiyatların düzenleneceği belli olan her kent ve ülkede, destekleyenlerin yanında oyunların kendi şehrinde/ülkesinde düzenlenmesine karşı olanlardan olimpizmin kendisine karşı olanlara kadar genişlikte bir kapsayıcılıkta muhalif topluluklarda olmuştur.
Sözün bundan sonrası 2020 Tokyo Olimpiyatları bağlamında Japonya’daki olimpiyat karşıtlarını aktaran Selim Rumi Civralı’da[1]:
“Japon hükümetinin karşısında, eleştirel düşünen naif profesörlerden daha ‘sert’ bir grup var; bir Olimpiyat klişesi: Anti-Olimpizm Savunucuları. Yoyogi Park yakınlarında bir kafede toplanan Hangorin no Kai (2020 Olimpiyatları’na Hayır) belki de aralarındaki en radikal ve etkili grup. Tokyo 2020 karşıtı eylemler ve basın toplantıları yaparak kamuoyunu bilgilendiriyorlar. Temel amaçlarını ise savurgan ve yıkıcı olarak gördükleri ‘tüm spor organizasyonlarını engellemek’ olarak açıklıyorlar. Tokyo özelinde ise, yeni ulusal stadyumun inşasının diğer ‘iyileştirme’ projelerinin yanı sıra, Şiburya ve Şinjuku gibi bölgelerde ki evsiz insanların parklardan ve sokaklardan zorla çıkarılmalarına, ayrıca, lüks binalara yer açmak için yaklaşık 300 kişinin stadyumun yakınındaki konutlardan tahliye edilmelerine yönelik eleştirileri dikkate değer. 23 Temmuz 2019’da Tokyo’da, Japonya genelinde gündem olan bir basın toplantısı düzenlediler. Olimpiyatların yerel ekonomide tahribata yol açacağını ve gerçekte bir yolsuzluk yuvası olacağını açıkladılar. Grubun öne çıkan yüzü Misako Ichimura, Olimpiyatlara karşı kampanya düzenleyen aktivistlerin simgesi olan bir ‘anti-Olimpik meşale’ kaldırdı ve ‘Olimpiyatları sonlandırmak’ istediklerini söyledi. Los Angeles’lı bir katılımcı, 2028 Yaz Olimpiyatlarına ev sahipliği yapacak şehirde ‘evsizleri desteklemek için kullanılması gereken paraların şirketlere gittiğini’ söyledi. Konferansı izleyenlerden Güney Kore’li Park Eun-seon, 2018 Pyeongchang Kış Olimpiyatları’ndan sonra yerel restoran ve otellerin iş ortamının kötüleştiğini iddia etti şu temennide bulundu: ‘Japonların aynı hataları tekrar etmelerini istemiyorum’.
“Muhalifler arasında, Olimpiyatları ‘kutlama kapitalizmi’ kavramıyla açıklayan Oregon Pasifik Üniversitesi siyaset bilimi profesörü Amerikalı Jules Boykoff’da vardı. Boykoff kutlama kapitalizmini, Naomi Klein’in neoliberalizmin acımasız bir dayatması olarak kavramsallaştırdığı felaket kapitalizminin (daha etkili) kuzeni olarak niteler (Klein, 2007). Ona göre devletler, Olimpiyat Oyunları aracılığıyla güvenlik aygıtlarının büyümesini meşrulaştırıp mümkün kılarken, kamu gelirlerini özel şirketlere yönlendirirler. Bu istisna durumu, IOC, ev sahibi uluslar ve küresel spor medyası tarafından istikrarlı bir şekilde üretilen üç anlatının (‘Spor siyasetten ayrıdır’, ‘Olimpiyatlar eşitlikçi ve demokratiktir’ ve ‘Olimpiyatlar kürsel barışı ve iyiniyeti teşvik eder’) üretilmesiyle olağanmış gibi gösterilir. Bu anlatıların ‘hileli’ yönlerini açığa çıkarmaya çalışan Boykoff’a göre, IOC, iddia ettiği gibi ‘dünya barışı için etkin bir güç’ olmaktan uzaktır. Aksine neoliberal ve ırkçı hetero-ataerkil kimlik yapılarıyla birlikte bir norm olarak kapitalizme hizmet eder; cinsiyet ayrımcılığını, beyazlığı, eşitsizliği, savunmasız toplumların yerinden edilmesini ve sömürgeci toprak gaspını normalleştirir (Boykoff, 2013).”

[1] ‘Anka kuşu Japonya ve “kutlama kapitalizmi”, Selim Rumi Civralı, Birikim sayı:365. Civralı’nın yazısı Japonya’nın olimpiyatlarla ilişkisinin Japonya’nın özgün yakın tarihiyle de nasıl bir etkileşim içerisinde olduğunu anlatmış.

Yorum Gönder

0 Yorumlar