Yeni “İş’çilik” Dünyası

Mavi yakalı çalışanlar için onlarca yıldır bir “kaygı” kaynağı olan, işlerin gitgide otomatize olması ve bunun sonucunda da daha az kol gücüne ihtiyaç duyulması olgusu; son on yıldaki teknolojik gelişim ve gelişen teknolojinin olağanüstü yaygınlaşma becerisiyle birlikte, beyaz yakalılarca da sıklıkla düşünülür oldu.

Haksız da sayılmazlar. “Günümüzde var olan işlerin yarısının yok olabileceği fikri, çocuklarımın geleceğine dair bakış açımı değiştirdi. Yapay zekayla nasıl rekabet edecekler? Çok daha az sayıda iş için daha yaşlı ve deneyim sahibi bir işgücüyle nasıl rekabet edecekler” [1] sözleriyle endişelerini dile getiren blogger yazarı, yalnız değil.

“Makinelerin, daha az zihin enerjisi gerektiren zorlu işleri devralmalarıyla beraber”[2] insanlık, olgun ekonomilerde daha çok “kas gücünden ziyade zihinle yapılan, sonuçsal karar alma gibi eylemleri kapsayan ve geleneksel olarak bir üniversite eğitimi gerektiren bilgi işlerine”[3] yükseldi. Ama “Gartner analisti Nigel Rayner’in de dediği gibi, çok yakın gelecekte, ‘yöneticilerin yaptığı pek çok şey otomatize edilecek.”[4]

Peki günün sonunda ne olacak? Makinelere esir mi olacağız? Buradan elbette distopik senaryolar da üretebiliriz, ütopik cennet kurguları da. Üstelik bunlar “yakın gelecek” içerisinde etkilerini hissedeceğimiz şeyler ama çok da yakında değil. O yüzden biz gelişmenin bugünkü etkilerine bakalım şimdilik.

***

Bugüne dair etki, esas olarak arzın bollaşması ve buna mukabil tüketimin artmasında görülüyor öncelikle. Arzın artmasına yol açan esas gelişme, üretim maliyetlerinin düşmesi ve üretim için eskisi kadar yatay-dikey entegre organize olmuş büyük üretim alanlarına ihtiyaç kalmamış olması. Bu ise rekabetin inanılmaz çoğalması ve şiddetlenmesi demek. Buna bir de, yaygın bilgi iletim sistemleriyle artık mahalle aralarında bile olabilen maker atölyeleri ile tasarım imkanlarının artık her yere ulaşabilmiş olmasını ve yapmayanın kalmadığı ters mühendisliği ekleyin!.. Piyasada tutmuş bir ürünün çarçabuk benzerlerinin çıkması kaçınılmaz, bu uzay gemisi bile olabilir.

Süreç böyle gelişince rekabet de buna göre çeşitlenmek zorunda haliyle. O yüzden de firmalar, sürekli yeni ürünler ve modeller çıkarmak, bir yandan da iş ve iş yönetim süreçlerini de buna göre ve yeniden ve yeniden elden geçirmek zorundalar.

İşte bu noktada, değişen her şeyle birlikte sürekli değişmesi gereken çalışanlara geliyoruz.

Bir zamanların, bir iş sürecini takip ederek sonunda ortaya bir ürün çıkaran zanaatkarları…

Sanayi devrimi ve makineleşme ile birlikte zanaatkarlık nostalji olup üretim kitleselleşirken, üretim süreci de parçalara ayrıldı ve her bir çalışan işin bir parçasıyla ilişkilendirdi. Marks’ın “işçinin işe yabancılaşması” diye tanımladığı bu süreç, üretimi kitleselleştirirken iş yönetimin de bürokrasinin de doğmasına neden oldu. Bilginin zar zor elde edildiği ve manuel kayıtlarla işlendiği zamanlardı ve şirketlerin idari kısımlarında çalışanların çoğu, bu kayıtları yapan ama ne işin nede iş yönetiminin bütünü hakkında bilgisi olmayan büro çalışanları konumundaydı, yani onlarda tıpkı bantta çalışan işçiler gibi sadece kendi masalarına geleni tanıyorlar ve takip ediyorlardı.

İster 3. Makine çağı diyelim, ister bilişsel teknoloji çağı; şimdi içinde bulunduğumuz döneme girişle birlikte hem iş yapış biçimleri hem de iş yönetim biçimleri sürekli değişime uğrar hale geldi. Bu da iş ve iş yönetim süreçlerindeki konumlanışları da yeni baştan değişime zorladı.

Artık iş yapanların vasfı “çoklu” ve “derinlikli” olmak zorunda; bir yandan, kendi iş işleriyle ilgili derinlemesine bilgi sahibi ev sürekli gerçekleşen değişimleri takip edebilen, bir yandan da iş ve iş yönetim süreci üzerindeki konumlanışına göre, işin bütünü hakkında bilgisi ve yakın etkileşim içerisinde olduğu iş süreçleri hakkında fikrinin olması gerekiyor.

Ama değişim ve arayış bununla da bitmiyor. Artık en basit örneklerini herkesin yaratabildiği algoritmalar (yapay zeka kodlamaları)ın gitgide karmaşıklaşan türevleriyle iş süreçlerine ve iş yönetimlerine girdiği, pek çok iş’i üstlendiği ve pek çoğunu da üstlenme yolunda ilerlediği günümüzde, hem kendi işinde derinlikli bilgi sahibi, hem bu derinliği koruyabilen, hem işin bütününe dair fikri olan, hem iş süreci içersinde kendisini en verimli olacağı yerde konumlayabilen ve bunu diğer çalışanlarında en verimli olabileceği şekilde konumlanabilmesini de sağlayacak şekilde yapabilenler, bu süreçte ilerlemeye devam edebilecekler.

Bu kolay görünmüyor olabilir. Ama bugünkü bilgi ve teknoloji dünyasında hiç de imkansız değil.

[1] HBR Haziran 2015; 64

[2] A.g.y.

[3] A.g.y.

[4] A.g.y.

Yorum Gönder

0 Yorumlar