Acun bu kez hata yapıyor olabilir mi? Survivor üzerinden bir yenikuşaklarda "algı" denemesi!

Acun Ilıcalı oldukça başarılı bir kişilik. Magazin muhabirliğinden raitingleri yıkıp geçen programların yapımcılığına ve oradan da medya patronluğuna giden bir başarı hikâyesi var. Ve Acun bu göz kamaştıran başarısını, belli ki popüler kültürü çok iyi analiz edebilmesine borçlu.

Bir magazin programının içerisinde kısacık bir “yolculuk magazini” ile öne çıkmaya başlayan kariyeri, doğru zamanda atmayı becerebildiği doğru adımlarla, önce Acun Firarda’ya dönüştü, ardından “Var mısın? Yok musun?”, “Survivor”, “Yetenek Sizsiniz” ve “O Ses Türkiye” ile en çok ses getiren ve kelimenin gerçek anlamıyla, milyonları ekran başına toplayan programlarla zirveye çıktı. Bunları yaparken kendi adını da bir markaya dönüştürdü.

Bu yarışmalar neden bu kadar çok ilgi çekti, Acun nasıl başardı soruları, umarım ciddi araştırmaların konusu olur. Çünkü bana göre bu başarının analizi, Türkiye’de farklı kuşakların ve özellikle Y,X ve öncesi kuşakların ortak ve farklı noktaları ile dijital çağın kuşakları hangi ortak noktalarda, algılarda ve yeni değerlerde buluşturabildiğinin de analizi olacak.

Tam burada, yazıyı da çok uzatmadan, özellikle son iki sezon Survivor üzerinden Acun’un bir hata yapıyor olabileceği düşünceme geçeyim. Ama ona da geçmek için önce kısa bir giriş:

İnternet çağı evrilip dijital çağa dönüştükçe, kuşakların çevrelerini ve dünyayı algılamalarında ciddi farklar ortaya çıktığına dair daha şimdiden yapılmış onlarca araştırma, yazılmış yüzlerce makale var. Konu hem bariz ama hem de yeni ve halen içinde yaşanmakta olduğundan bu konuda farklı onlarca da fikir var doğal olarak. Ama önemli oranda üzerinde uzlaşılanlardan birisi, dijital çağın içine doğmuş kuşağın en geniş anlamda çevresini algılama biçiminin önceki kuşaklardan radikal biçimde farklı olduğu. Basitçe tanımlarsak, önceki kuşaklar için bir olayı izlemek, o olaya ve ilgilerine dair süzülmüş bilgileri de içerecek bir şekilde başlangıç ve gelişmeyi de (ve oluşmuşsa sonuçlarını da) kapsarken, yeni kuşakta öne çıkan o an ama basitçe olay ve an değil, olayın olduğu geliştiği, halen yaşandığı zaman diliminde kapsayabildikleri en geniş bilgileri içeren bir o an bu. Yani tersten bakarsak, dijital kuşağın dikkatini çekmek, kapsayabileceği bilgileri en geniş haliyle an içerisinde sunabilmekten geçiyor. Geçmişin ise “an’la doğrudan ilişkisi olmadığından dolayı” yeri ve etkisi çok fazla olamıyor hatta bu nokta da yapılacak bir “baskı” terste tepebilir ve yeni kuşağın dikkatinin uzaklaşma nedeni de olabilir.

Bir diğer önemli nokta da, dijital zamanlarda popüler bir şey’in çok kolay yayılma imkanının olması ve bu yüzden de aynı anda, pek çok şeyin hızla popülerleşip sonrada gene hızla ortadan kaybolabilmesi. (Burada farklı bir yazının da konusu olabilecek bir ara cümle sanırım gerekiyor; her ne kadar popüler kültürün yayıcısı dijital zamanların sınırsız dijital imkanlarıysa da, karşılık bulmasının doğrudan yaşam içerisinde ve yaşamla ilgili olana temas etmesiyle birebir ilgisi var. Yani popüler olanın ne kadar kısa ya da uzun süreyle popüler kalmaya devam edebileceği, popüler olanın günlük yaşam anlarında açığa çıkan en geniş bilgiyle ne derece içerlikli olduğuyla ilgili. Kısacası hissedilen ya da idealize edilen yaşama ne kadar değiyorsa o kadar popüler olacak ve değdiği sürece de popüler kalacak).

İşte Acun’un bu güne kadar ki başarısı ile Survivor üzerinden bakarsak özellikle son iki sezondur yapmakta olduğu hata tam da bu (parantez dahil) kısımla ilgili. Kısaca tariflersem; Survivor’da iki sezon öncesine kadar yarışan kişiler, izleyicinin karşısına o an çıkan kişilerdi, izleyici açısından öncesinde takip gerektiren bir geçmiş ortada yoktu. Kişiler o an içerisinde varoluyorlar, yarışıyorlar, ada hayatı içerisindeki gelişmelere o an içinde tepki veriyorlardı. Bunun böyle olması da izleyici için hem yarışmacıların kimlikleri, reel hayattaki işleri güçleri, ilişkileri ve hem de yarışma içerisinde ki performans ve davranışlarıyla hem alabildiğine geniş bir bilgi sağanağı sunuyor ve hem de tüm bunları aynı o an içerisine yerleştirebiliyordu. Yani yukarda bahsettiğim, dijital çağın yarattığı yeni algı biçimine uygun düşüyordu.

Son iki sezon ise bu yapı bozuldu. Önceki sezonun fenomeni Semih, bir başka yarışmadan (o da Acun’un yaptığı Ütopya’dan) gelmişti ve orada ortaya koyduğu performansı da beraberinde getirmişti haliyle. Bu Semih için, (başka türlü yapamayacağından ve en kolayı da böyle yapması olduğundan) başarılı bir taktikti, çünkü gelirken fanlarını da (en azından bir kısmını ama ciddi bir kısmını da) getirmişti. Ama Survivor izlemeyi seven izleyici için (hele ki Ütopya’yı izlememişse) “yeni” ve “yorucu” bir şeydi. Çünkü bilginin “o an” kuralı bozulmuş, bozan da Semih’in “Ütopya geçmişi” olmuştu.

Üstelik Semih ve fanları, Survivor karakterlerinin izleyici sms’leriyle oylanmasına dayalı “katılım ve empati” dengesini de bozmuşlar, tüm “dengesizliklerine ve bencil bireyci çıkışlarına” rağmen sürekli yüksek oylar almasıyla yarışma, kimi izleyiciler için “artık etkileyemedikleri, dikkate alınmadıkları (ki o zaman onlar neden dikkate alsınlar) ve daha kötüsü ‘karşı kamplara’ bölündükleri” bir hale gelebilmişti. Bunlarsa toplam da Survivor’ı popüler ama yaşam içerisinde bir “idealize edilebilecek anlamında”, “hoş an” olmaktan çıkaran ve “ciddileştiren” ve tam da bu yüzden “yoran” etkenlerdi. Aynı hata bu sezonda Erdi ile (ki o da Göz6’dan gelme) tekrarlanıyor.

Bence bu hata da ısrar, Survivor’un gelecek “hayatını” ciddi derece de kısaltabilir.

Yorum Gönder

0 Yorumlar