Sosyal Medya! İnsanlar tanıdım (mı?) ya da vs. vs.

Sosyal medya daha uzunca bir süre tartışma konuları üretmeye devam edecek.[i]  Şimdiki konumuz kişilerin sosyal medya paylaşım ya da beğenilerinin, ilişkili oldukları diğer kişileri ve ilişkilerini nasıl etkilediği.

Çok faal bir sosyal medya kullanıcısı değilim. Facebook hesabım daha çok aile ve birinci dereceden tanıdıklarımdan ibaret, Linkedin malum iş çevresi ve o kapsamda kalmasına özen gösteriyorum, Twitter’a sadece ve daha çok sosyal-politik olağanüstü gelişmeler olduğunda insanlar nasıl tepki veriyor diye bakıyorum. Ama bu kadarı bile zaman zaman “nasıl yani” dedirtebiliyor (ki çok şaşırmayan birisiyim).

Yıllardır tanıdığım, topluluk içerisinde ya da ilişkili olduğu topluluklar üzerinden siyasal-sosyal düşüncelerini bildiğimi düşündüğüm birileri kimi zaman Facebook’ta öyle şeyler beğenip paylaşıyorlar ki örneğin, gerçekten tanıyor muyum diye soruyorum kendime. (Yıllarca enternasyonel, anti faşist duruşu olduğunu düşündüğünüz birinin aniden “Suriyeliler defolsun gitsin” tarzı paylaşımına rastladığınızı düşünün). Tabi bunun çok daha “masum” örnekleri de var. Yaşamını bildiğiniz birinin sosyal medya da sanki çok başka bir hayat yaşıyormuş gibi davranması gibi.

Linkedin’den bu anlamda çok daha hoşnut olduğumu söylemeliyim. Sonuçta kapsamı belli olunca beklenti de ona göre şekilleniyor, benim için de durum farklı değil. Linkedin’i ağırlıklı olarak iş insanlarının ve beyaz yakalıların yer aldığı bir platform olarak kabul ediyorum ve paylaşımlarında buna uygun nitelikte olmasını bekliyorum. Genel olarak bu beklentimi boşa çıkarmıyor ama orada da bazen öyle paylaşımlara rasgeliyorum ve bu paylaşımları yapanların da öyle uzun titrleri oluyor ki, “nasıl!” diyorum, “nasıl, hem bu kadar titri hak edecek kadar analitik “düşünebilip te” (ama çünkü öyle olması gerekiyor) sonra nasıl bu kadar sığ (ve düzeysiz, içeriksiz) paylaşım yapabiliyor?!”

Twitter zaten sosyal medyanın sokağı gibi, selamsız sabahsız omuz atmaca, ama anlık tepkileri görmek için (genelleme tuzağına düşmeden, aman!) ideal.

Açıklanan veriler ve pek çok araştırma özellikle yeni nesillerde iletişimin yanında haber alma aracı olarak da sosyal medyanın birincil kaynaklar arasında yer aldığını söylüyor. Bunu, sosyal medyanın aynı zamanda son derece manuplatif amaçlarla kullanılmaya da müsait olduğu gerçeğiyle birlikte okuyunca, ürkütüyor. Seçimler dolayısıyla Fransa ve Almanya ile Facebook’un, sahte haberleri işaretlemeye dönük işbirliği yapacakları haberleri bir süre önce basına yansımıştı zaten, yani durum düşündüğümüzden de ciddi olabilir.

Son yapılan bir araştırmanın haberine de rastladım dün. Buna göre yeni nesil (Amerikalı gençler, araştırma Amerika’da Stanford Üniversitesi’nce yapılmış), internetten yayınlanan haberlerin sahtemi yoksa gerçek mi olduğunu yüzde 80 oranında ayırt edemiyormuş.[ii] Ama bu araştırmacıların vardığı sonuç, yoksa o gençler bunun farkında değiller, okuyorlar ve “doğru” kabul ediyorlar, hepsi bu.

Evet, not i’de söylediğimin arkasındayım, şu an yapmakta olduğumuz sosyal medya etkili tartışmalar bir süre sonra bitecek, çünkü bunlar dijital kuşağın konuları değil. Ama dijital kuşak, içine düştüğü bu “sınırsız bilgi” yığınının içinde kaliteli bilgi edinebileceği yolu nasıl bulacak, işte bu daha uzun sürecek bir tartışma konusu.

[i] Ssosyal medya etkili tartışmalar daha uzun süre devam edecek ama sonsuza kadar da değil. Aslında önce sosyal medyanın iletişimde yarattığı devrimsel etkileri tartışmaktan vazgeçeceğiz ve durumu kabulleneceğiz, sonra da sosyal medyanın kişisel ilişkilerimizde yarattığı yeni düzlemleri konuşmayı bırakacağız çünkü bu sadece bir kuşağın, internet ve sosyal medyayla erişkin ya da ileri yaşlarında tanışmış kuşağın konusu. Doğrudan bu teknolojinin varolduğu dünyaya doğmuş yeni (Y, Z ve sonrası) kuşakların böyle bir konuları yok. Onlar ilişkilerini zaten varolan tüm çoklu düzlemlerle birlikte kuruyorlar.

[ii] https://popsci.com.tr/gercek-ve-sahte-haber/

Yorum Gönder

0 Yorumlar