İttifakı Kriz mi Bitiriyor?

Gündem politik cepheden belirlendi bu kez. Yerel seçimlerin yakınlaşma hızından daha hızlı bir biçimde Ak Parti ile MHP'nin Cumhur İttifakı bozulma emareleri göstermeye başladı. MHP'nin af önerisine Erdoğan'ın yanaşmayışı ve üstelik "uyuşturu işi yapanlara afla mı anılacağız?" mealli çıkışına MHP ne diyecek diye beklerken üstüne gelen "andımız" tartışması, Bahçeli'nin "ittifak filan yok" ve ardından da Erdoğan'ın "o zaman herkes kendi yoluna" demeleriyle şimdilik yerel seçimler için ömrünü tükettiği anlaşılan ittifakın TBMM'deki akıbeti ise henüz belirsiz. Ama bu belirsizlik de, gün itibariyle İyi Parti'nin "emeklilikte yaşa takılanlar"a ilişkin yasa önerisinin mecliste görüşülüp görüşülmeyeceğine dair oylamada, Ak Parti'nin hayır'ına karşılık CHP ve HDP'nin yanında MHP'nin de desteğiyle geçişine bakarak denebilir ki, "oda bitti" açıklaması artık bir zamanlama meselesi sadece.

Peki, ne oldu da, bundan çok daha ciddi konularda bile Ak Parti'nin yanından ayrılmayıp desteğini sunan Bahçeli ve MHP, bir anda dümeni muhalif saflara kırmaya başladı, üstelik Ankara'da Melih Gökçek'i aday göstermeyi düşündüğünü "sızdıracak" kadar!

Kanımca bunda halen yaşadığımız ve gitgide ağırlaşması da beklenen ekonomik krizin etkisi öncelikli ki, Bahçeli ve MHP'nin doğrudan koalisyon ortağı iken yaşadığı 2001 krizinin siyasal faturasına ilişkin tecrübesi de etken olmuş olabilir. Ama bu tecrübeyi an itibariyle, krizin MHP'nin oylarını tırpanlayacabileceği şeklinde mi yoksa Ak Parti'nin "düşmeye devam etmesi muhtemel oylarından birazının daha MHP'ye gelebileceği" şeklinde mi yorumladığına dair henüz net bir çıkarsamam yok.

Elbette bu durumun görünenin ötesinde, kapalı kapılar ardında kalmış sebepleri de olabilir. O kapılar ardından sızıp gelmiş olması muhtemel bir durum olarak, MHP'nin af önerisinin arka planında, dışarda sanki Ak Parti'ye bağlıymış görüntüsü veren ve bir tür milis gücü gibi davranan gruplar varken, kendisine bağlı olacağını düşündüğü başka paramiliter grupların liderlerinin "salınması" beklentisinin karşılık bulmayışıda, Ak Parti'nin sadık oy deposu konumundaki özellikle yerel yönetimlere bağlı çalışan ve bir kısmı kadroya alınmış bir kısmı halen çalışan durumundakilerle, doğrudan yerel yönetimler ya da kaymakamlıklar ve valilikler eliyle ama her durumda Ak Parti teşkilatlarının kontrolü altında yapılan gelir transferleri ile doğrudan yardımların, 2019 bütçe tasarısında da "krize hazırlık olarak" artacağı ortaya çıkmışken, belki de bu dağıtımın bir kısmının olsun kontrolünün kendisine verilmesini de istemiş ama kabul görmemiş de olabilir. Her durumda Erdoğan'ın, Ak Parti'yi iktidarı paylaşan bir koalisyon partisi olarak konumlandırmayacağı belliyken, sahiden de MHP'nin perde arkası talepleri bunlar ya da buna benzer çıkarsa kendi adıma tek şaşkınlığım, Bahçeli'nin "saflığına" olur.

Öte yandan, dün Türkiye'de sistem değiştiren bir ittifakın, işin doğası gereği yeni sistemin inşa sürecinde daha uzun soluklu olması beklenirken, kriz ortamında çatırdamaya başlaması, yaklaşan günlerin pek de iç açıcı olmayacağının da işareti olmaz umarım.



Yorum Gönder

0 Yorumlar