Mali Tabloların Kredi Talebi Değerlendirme Süreçlerinde Okunması – II

 

Aktifleştirme, sabit kıymet ya da stok (ilk madde malzeme, yardımcı malzeme veya ticari mal) alımları, faizli yabancı kaynakla (örneğin banka kredisi) yapılıyorsa, oluşan faiz yükünün gider yazılmayıp sabit kıymet ya da stokun maliyetine ilave edilmesi işlemidir. Bu işlem kısmen zorunlu kısmen ise tercihe bırakılmıştır. VUK, firma sabit kıymet yatırımı yapıyorsa ve bu yatırımı da banka kredisi ile finanse ediyorsa, ilk yıl ödeyeceği faiz miktarını aktifleştirmeyi zorunlu tutuyor. Daha sonraki yıllarda oluşan faiz giderlerini aktifleştirmek ise firmanın tercihine kalmış, aktifleştirebilir ya da dönemlerinde giderleştirebilir.

Aynı şekilde stok alımları için katlanılan faiz giderlerini de firma dilerse stok maliyetlerine ilave etmek suretiyle aktifleştirebilir ya da döneminde gider yazabilir.

Faiz giderinin finansman gideri olarak işlenmesi, firma için daha çok gider – daha az kâr – daha az vergi demek. Aktifleştirilmesinin ise bunun tersi olarak vergi dezavantajı ama aynı zamanda dönen varlıklarının daha çok, kârlılığının daha yüksek görünmesi gibi sonuçları var. Ama bu, bir yanıyla VUK’un yol verdiği “yasal” bir bilanço makyajıdır. Kredi verenlerce pek tasvip edilmez, onlar faiz giderlerinin “finansman gideri” olarak giderleşmesi ve stoklarında olması gereken piyasa alım bedelleri ile bilançoda yer almasını isterler ve siz aktifleştirme işlemi yapmış olsanız bile, onlar gene de bildiklerini okurlar. Bunu da şöyle yaparlar:

Cari dönem ve önceki döneme göre ortalama kısa vadeli banka kredi tutarını hesaplarlar, sonrada piyasadaki faiz oranıyla bu kredi tutarı için firmanın ödemiş olması gereken faiz giderini “tahmin” ederler. Ondan sonrada Gelir Tablosundaki finansman giderlerinin tutarına şöyle bir bakarlar. Eğer “tahmin” ettikleri faiz giderinden çok düşük bir finansman gideri görürlerse, firmanın aktifleştirme yapmış olduğunu anlamış olurlar.

Stoklardan bahsetmişken, tabi birde işin belgesiz satış boyutu var. Burada da firma, satışa konu stoğu da belgesiz aldıysa mali tablolara bir şey yansımaz, tüm alım satım “paralel evrende” gerçekleşmiş olur. Ama fiiliyatta her zaman bu olmaz. Alımlar faturalı olur ve stoklar hesabına girer. Firma, belgesiz sattığı ama kayıtlarından düşemediği ama fiilen de olmadığı için yeniden alma ihtiyacı duyduğu stoğun finansmanı için kayıtlarında bir nakit mevcudu oluşturma gerekliliği gibi absürd bir yumurta-tavuk denklemiyle karşı karşıya kalır. Eh, bu denklemsi düğümü çözecek filozofik bakış açılarına da firmanın takati ol(a)mayacağından, düğümü çözsün diye İskender’in kılıcı aranır ama onun yerine Ortaklar Hesabı bulunur. Hatta uzun vadeli Ortaklara Borçlar hesabı bulunur ki, firmanın net işletme sermayesi düşük görünmesin.

Ama masanın karşı tarafındaki bankacı da elbette işinde iyidir. O da döner, firma üretim firmasıysa hammaddenin stokta bekleme süresini; firma ticaret firmasıysa da ticari mamulün stokta bekleme süresini, stok devir hızlarını filan tespit eder. Firmanın beyan ettiği ortalama stok devir hızı, bilanço ortalama stok devir hızından düşük çıkarsa, aradaki fark kadar problemli stok olduğuna, aynı dönemde ortaklara da borç görünüyorsa da, faturasız satış yapıldığına ikna olunur. Sonrası hep tekrarladığımız ritüellere uygun; ortada problemli (bozuk, hatalı, satılamayan) stok varsa, stoklardan ve öz kaynaklardan düşülür. Faturasız satış varsa stoklardan ve ortaklara borçlardan düşülür. Aktifleştirme yapıldıysa stoklardan ve öz kaynaklardan düşülür, ilaveten finansman giderine eklenir ve kâr yeniden hesaplanır.

***

Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım hesaplarında maliyetler aktif, hak edişler pasif kalemlerdirler. Sektörel niteliklerinden dolayı yaptıkları projeler tamamlanmadıysa Gelir Tablosunda hasılat ve kârda görülmez. Kredi verenler için riski yüksek sektördür.

Bankacı, yıllara sâri işler yapan firmaları incelerken mali tablolarından çok bitmiş işler ve devam eden işler listelerini inceler. Bitmiş işlerde hak edişlerin maliyetlerden yüksek olup olmadığı, planlanan süreden daha uzun sürede tamamlanmış işler ve bunların tutar karşılıklarının liste tutarına oranı; devam eden işlerin projelere uygun devam edip etmediği öncelikli bakılan kısımlardandır.

***

Leasing ile edinilen sabit kıymetler, hukuki niteliği “kiralama” olmasına rağmen Duran Varlıklarda izlenir ve amortismana tabidir.

***

Firmanın menkul kıymetler hesabında iştirakleri ya da bağlı ortaklıkları varsa, bunlarında mali verileri inceleme konusu olacaktır. Ayrıca tüm firmaların konsolide tabloları da istenir ve hazırlanır.

***

Diğer Mali Duran Varlıklarda yüksek tutar varsa mahiyeti sorgulanır ve ilgisiz bulunursa eksiltmeler yapılır.

***

Arazi, Arsa ve Binalar hesaplarında varsa bakiyeler incelenir, üzerlerinde haciz olup olmadığına bakılır.

Şirkete kayıtlı olmayan bina ya da aşırı yüksek değerli satışa konu olmuş gayrimenkuller, bankacınız için ilgi çekici(!) olacaktır.

Devam eden yüksek tutarlı yatırım varsa bankacınız onu da yerinde görmek isteyebilir çünkü bazen şirket ortağına ödenen bedeller dikkat çekmesin diye Ortaklardan Alacaklar hesabı yerine Devam Eden Yatırımlar Hesaplarına işlenebilmektedir.

***

Amortisman ayırıp vergi indirimi yapabilecekken ayırmayan firmanın kredi ihtiyacı nedeniyle aktiflerini yüksek göstermek için bunu yaptığı düşünülebilir.

***

Özel maliyetlerde görülen yüksek bakiyeler dikkat çeker ve mahiyetleri sorgulanır.

***

Kimi durumlarda firmalar, aslında sorunlu olan ya da sorunlu olmasa da vadesi uzamış Ticari Alacak tutarlarını daha az göstermek için hem alacaklı oldukları firmayla hem de bir faktöring firmasıyla anlaşarak komisyon karşılığı alacaklarını faktöringden tahsil edebiliyorlar. Ancak buradaki püf noktası, faktöringle anlaşmanın kabulü rücu yani anlaşma vadesinde borçlu firma ödemezse faktöringin alacağını işlem yapan fşirmadan alacağı şeklinde olması. Bu işlem normalde Ticari Alacak tutarını azaltırken aynı anda Diğer Finansal Borçları da yükseltmeli ama firmamız bazen muhasebe kaydında bu Diğer Finansal Borçlar ayağını “unutabiliyor”. Ama sorun yok, bankacınız nasılsa bu bilgiyi MB kayıtlarından görebilecek ve firma unutmuş(!) bile olsa mali tablolarda gerekli düzeltmeleri yapabilecektir.

***

İthalat yapan ve Yurtdışı Borçlar hesabında da ciddi bir bakiye olan firmanın, kur dalgalanmalarını nasıl yönettiği inceleme konusu olacaktır.

***

Satışlardan indirim / iade / iskonto kaleminde yüksek tutarların olması, firmanın ürün kalitesinde veya pazarında sorun olduğunu düşündürür.

Kâr, kasadaki para anlamına gelmez yani kârının yüksek olması bir firmanın likit olduğu şeklinde okunmaz. Bu noktada faaliyet kârı ile alacak tahsil durumu daha önemlidir ama asıl bakılan kısım FAVÖK’dür.

***

Bankacınız tüm bu incelemeleri yaptıktan ve firmanıza kredi tahsis edebileceğine karar verdikten sonra kendi incelemesi sonucu son halini almış olan mali tablolara göre ne kadar fona ihtiyacınız olduğunu aşağıdaki formülleri çalıştırarak hesaplar:

 

Nakit  Dönüşüm Süresi

=

Üretim Süreci (Gün Bilgisi)

+

Ağırlıklı Ortalama Alacak Vadesi

 

 

Nakit Dönüşüm Hızı

 

Gerçek Çalışma Süresi

 

=

---------------------

 

Nakit Dönüşüm Süresi

 

 

 

 

Kısa Süreli Fon İhtiyacı

 

 

 

(SMM+Faaliyet Giderleri)-O Yıl Ayrılan Amortisman

=

---------------------------------------------------

-

Piyasa Kredisi

Nakit Dönüşüm Hızı

 

Finansman Süresi

=

Nakit Dönüşüm Süresi

-

Ağırlıklı Ortalama Alım Vadesi

 

Bankacınızın farklı düşünmek için sebebi yoksa yukardaki formüllerle hesaplanan fon ihtiyacı ile sınırlı kredi talepleri onaylanır.

Son olarak, incelenen mali tablolar geçmiş döneme aitken, firmaların kredi talebi güncel döneme ilişkindir. Bunun için bankalar tespit ettikleri finansman ihtiyaç tutarını, firmanın o yılki –sektörle uyumlu- büyüme hedef oranıyla oranlayarak revize ederler.

Yorum Gönder

0 Yorumlar