Ana içeriğe atla

Gerçekten Karar Veriyor muyuz?

Araştırmalara göre bir insan bir günde ortalama 2 bin civarı karar veriyor. Kırmızı ışıkta durmaktan ne yiyeceğimize, kaldırımda yürürken karşıdan gelene çarpmamak (ya da çarpmak) için ne yana gitmemiz gerektiğine, bir şeyi alıp almama, satıp satmama vs. kararlarla dolu geçiyor günümüz.

Bu kadar çok karar vermek durumunda olunca, ister istemez hayatı kendimiz için “çekilebilir” kılmamız gerekmiş, bizde öyle yapmışız. Vermek zorunda olduğumuz kararların büyükçe bir kısmını bilinçaltımıza havale etmişiz, geri kalan az sayıda kararda hayatımızı belirlemekte.

Bilinçaltımıza devrettiğimiz karar süreçlerini “içgüdüsel” olanlar ve “kültürel öğrenilmişlikler” diye iki kısımda düşünebiliriz.

İçgüdüsel kararlarımız, yaşamımızı sürdürmeye ilişkin kararlar; açsak ve yemek de bulmuşsak yeriz ya da tehlike görürsek kaçarız (ya da kavgaya hazırlanırız) veya cinsel dürtülerimiz bizi uyarır (soyu devam ettirme / aile-topluluk olma güdüsü), vs. gibi…

Kültürel öğrenilmişlik durumunda ise içinde yer aldığımız toplulukların değerleri doğrultusunda kararlar veririz (kimi durumda bunu farketmeyiz bile ve hatta sorsalar “hayır” deriz). Dini, milli, yöresel, siyasal vs. nedenleri ve sonuçları olabilen kararlardır bunlar.

İçgüdüsel ve kültürel öğrenilmişlikle şekillenen kararlarımız bizim bir yandan hayatımızı devam ettirmemizi bir yandan da topluluk içerisinde sosyal bir yaratık olarak varolmamızı (ve bu şekilde de kabul görmemizi ve topluluk içerisinde kalmaya devam etmemizi) sağlarken, bizim de üyesi olduğumuz topluluğun bireylerini de genel hal ve davranışları (kararları) ile birbirine benzeyen hale getirir ve “sıradanlaştırır”.

Ama insan aynı zamanda, içinde yaşadığı gezegeni sürekli değiştiren (ki bunu gezegenin sürdürülebilirliğini tehlikeye atma pahasına da yapıyoruz) ve çevresel ortamını değiştirdikçe bireysel ve toplumsal yargılarını da yeniden belirleyen bir tür. Bu “sürekli değişim” hali, sonrasını “öngörememe” halini de ortaya çıkartıyor, yani bu anlamda “başlangıç-süreç-sonuç” diye kategorize edersek, öngörememezlik haline yol açan “boşluk”, bizzat “değişmiş” insanla değişmeye “direnen” insanın çatışmasıyla “doluyor”.

Çinlilere atfedilen “ilginç zamanlarda yaşayasın” lanetine uğradığımızı düşündüren, düzen benzemeyen ama yarın da daha farklı olacağından emin olabileceğimiz bu günlerde, doğal olarak bu çatışma halinin güncel sonucu, bilinçli vermemiz gereken kararların da, bilinçli karar vermek “zorunda kalan” insan sayısının da olağanüstü çoğalmış olması.

Yani bir yandan bilginin geniş kitlelere ulaşmasında olağanüstü bir yükseliş, bir yandan en geniş çevrelere yayılan bilgiyi işleyip teknolojiye uzun atlama yaptıranlar… Sonuç; kafamız artık “hep” karışık!

Yorumlar

  1. […] beynimiz yaptığımız herşeyin kararını almaz. Aslında gün içerisinde yaptığımız şeylerin çok büyük kısmının kararını bilinçaltım…, bizde ona uyarız, yani beynimizden ordan gelen sinyalleri birinci öncelikli olarak alır ve […]

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Online Satış İadelerinde Gider Pusulası İmzasız Düzenlenebilir

Gider pusulası, Vergi mükellefi olmayanlardan satın alınan ürün ve hizmetlerin belgelendirilmesi ve muhasebe sistemine kaydedilmesi için düzenlenen evraktır. Aynı zamanda tüketicilere satılan ürünlerin iade alınması durumunda da gider pusulası düzenlenir. Yani gider pusulası, fatura hükmündedir. Gider pusulasının şekil ve usulüne ilişkin açıklamalar Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 225 Sıra No'lu VUK Genel Tebliğinde yapılmıştır. Buna göre: ·          Gider pusulaları, mükelleflerce matbaalara bastırılır ya da notere onaylattırılır. ·          Gider pusulası iki nüsha şeklinde düzenlenir. İki nüsha düzenlenmeyen ve gider pusulasında yer alması gereken bilgilerin eksik yazılması durumunda gider pusulaları düzenlenmemiş kabul edilir. ·          Gider pusulalarının bir nüshası işi yapana ya da ürünü satana verilir, diğer nüshası ise düzenleyen kişi tarafından muhafa...

Misli Mal ve Misli Olmayan Mal Ayrımı

Özellikle hukukta karşımıza çıkan kavramlardan biri misli mal ile misli olmayan maldır. Muhasebede de vergi konularında rastlarız bu kavramlara. Çok kolay kullandığımız bu iki kavramı kısaca tanımlayalım:

Dizilerin kıyafet sponsorları KDV’ye tabi mi?

  Fotoğraf Balat Oyuncak Müzesinde çekilmiştir. Markalar için en maliyetsiz reklam çalışmalarından biri, bolca bulunan tv dizilerine sponsor [1] olmak. Dizi de oyuncuların kullandığı eşyalar, giydikleri kıyafetler, yemek yedikleri restoranlar vs. genel de sponsordur. Ürünler genellikle geçici süreyle verilir ve iade alınır. Karşılığında da dizinin sonunda markanın logosu gösterilir. Bu işlem için taraflar yani markayla dizi yapımcısı birbirlerine cash ödeme yapmazlar. İşlem bir tür barterdir. Böyle olduğundan olsa gerek, sözleşmelerde bir bedel yazılmaz, kimse kimseye fatura kesmez, işlem kayıtlara girmez. Bir irsaliyeyle ürün teslim edilir, işi bitince de (genelde aynı irsaliyeyle çünkü dizinin ürün casti iade irsaliyesi de düzenlemez) iade alınır. Ancak KDV mevzuatı açısından bakınca bu işlem yanlıştır. KDV Kanunun 10. Maddesi vergiyi doğuran olayları sıralamıştır: