Survivor’un Mesajı Ne?

Survivor bu sene onbirinci sezonunda. Ben herhalde beş sezondur filan izliyorum. Bu beş sezonun toptan değerlendirmesine ilişkin görüşümü tek cümlede özetlesem, “her sezon bir öncekine göre düzeyi daha da düşen program” derim.

Kültür, toplumsal akıldan yansıyanlar ya da toplumsal aklın yansımalarıdır diye düşünürsek, survivor tarzı programların yarışmacılarında simgeleşen ve SMS’lerle somutlaşan yansımaları da bu düzlemde görmemiz gerekir.

Şu son sezona kadar, bunun üzerinde en çok sırıttığı ve yarışmacı Turabi olmuştu, (All Star’da yanına bir de Hilmicem gelmişti). Ama Turabi’de de, Hilmicem’de de, bir süreliğine de olsa birlikte aynı adada kalanlara karşı, şu son sezon Semih’le simgeleşen derecede bir dışlama dışlama ve daha baştan tüm rakipleri yok etme, tek kalma arzusu bu derece çıplak tezahür eden şekilde tavan yapmış bir bencil bireycilik hali yoktu. Turabiş daha çok, yarışı kazanma hedefinden kopmayan bir “anti-kahraman” profili çizerken, kendince önemli olduğunu söylediği değerlerin arkasında durmaya devam etmişti sonuna kadar.

Semih ise yarışmanın mantalitesini iyi okuduğunu en baştan ortaya koydu davranışlarıyla, sonuç olarak aslında herkes birbiriyle rakipti ve kendisi dışında kim giderse gitsin, bu kalana yarardı nihayetinde. Son tahlilde her yarışmacının, yarışmanın formatı gereği bildiği ve (diğer yarışmacılarında bildiğini bildiği ve) bu haliyle de baştan kabul edip, onaylayıp, meşrulaştırdığı o temel içgüdüye (İskoçyalı’dan apartarak söylersek “sadece bir tek kalan olmalı”), Semih’in daha da ilkel bir içgüdüyle yaptığı ekstra besleme katkısı, “o zaman önce en yakınındakileri hayattan silmelisin” oldu.

Peki bu durum toplumdan neden bu kadar teveccüh gördü ve Semih, kendi dışındaki herkesi formata ters düşmeyecekse  nükleer bombayla bile yoketmekte bir sakınca ve sorun görmediğini adeta ilan ederken bu kadar destek SMS’si alabildi?

Bunun yanıtı birden çok olmalı elbette ama ben dünya ülkeleri genelinde her beş yılda bir yapılan güven endeksi araştırmasını hatırlatmak istiyorum. Bu anketin son yayınlanan (2010-2014) versiyonuna göre Türkiye’de çoğu insana güvenirim diyenlerin oranı yüzde 8. (Bu oran İsveç’te yüzde 63).

İnsanın babasının oğluna bile doğru dürüst güvenmediği bir ülkede, kişinin bilinci de “gereken şey tek başına ayakta kalman, bunun için kimden nasıl faydalanman gerekiyorsa öyle faydalan” şeklinde tezahür edebilir diye düşünüyorum. Bunun genele yaygınlaşmasının tezahürü de herhalde bunu en iyi ifade edenlere yoğun teveccüh göstermek şeklinde oluyor.

Bahsettiğim araştırmanın detaylarını aktaran bir link aşağıda, okuyun ne demek istediğimi anlayacaksınız.

http://www.tepav.org.tr/tr/blog/s/5273/Turkler+neden+birbirine+guvenmez_+

Yorum Gönder

0 Yorumlar