Chris Grams'tan "Reklamsız Marka Yaratmak", Kitap Kulübü 'nün Haziran kitaplarıyla geldi (benim de bu ay okuduğum 4. kitap oldu). Henüz bitirmedim (5. bölümün sonuna kadar geldim) ama şu ana kadar en çok aklımda kalan kısmı buraya yazmadan da duramadım: 1- Bir marka yaratmak istiyorsanız marka topluluklarına ihtiyacınız var. 2- Bunun için mutlaka değerlendirmeniz gereken topluluklardan birisi, çalışanlarınız. Çalışanlarınız markayı benimserse ve hikayesinin parçası olmayı isterlerse, markanızı varetmeniz için ihtiyaç duyacağı…
Yönetici karşısında oturan adaya bakar, sesli kısa bir nefes verir; “sıraladığınız yetenek ve tecrübeleriniz etkileyici” der, “ama bugüne dek hiç kurumsal bir şirkette çalışmamışsınız, biz kurumsallaşmayı hedefleyen bir şirketiz bu yüzden kurumsal şirket tecrübesi olan adaylarla daha çok ilgiliyiz”. Kim ne kazanır, ne kaybeder? Küçük-orta büyüklükteki şirketler “kurumsallaşmayı” gündemlerine almış vaziyette –ki bu iyi bir şey. Ve doğal olarak gözlerini sektörlerindeki büyük-kurumsal şirketlere çeviriyorlar. Uzaktan gözlemek yetmeyeceğinden, pe…
Kavram olarak “kurumsallaşma” şirketler dünyasında son on yılın popüler kavramı. Bunda şirket sahiplerinin değişen algılarının rolü büyük. Basitçe, şirketler önceden geliştirmek, büyütmek ve sahiplerine bolca para ve sosyal statü sağlamak için kurulurdu, çocuklarına miras bırakabilecekleri bir şeydi. Şimdiyse çağın hızına ayak uydurabilen yapılar olarak kurulmaları, geliştirilmeleri ve sonra da satılmaları öncelikli amaç. (Böylece sahiplerine “fikrin bulucusu”, “fikrin geliştiricisi” ve “kurucu” sıfatlarını sağlayabiliyor. Tabi kurumsallaşma, …
Enzo, yalnız yaşayan, hiç dostu olmayan, küçük hırsızlıklarla geçinen, evde sürekli porno izleyen bir adam. Polisten kaçarken maliyetten kurtulmak için gizlice nehre atılmış varillerden sızan radyasyona maruz kalınca süper güçleri olur ama onun derdi kahramanlık yapmak değildir, gider bir banka ATM’sini yerinden söker, bir başka gün para nakil aracını soyar falan. Hırsızlık ganimetlerini sattığı adam öldürülünce onun ruhsal sorunları olan, gerçeklikten kopuk kendi hayal dünyasında yaşayan kızını korumaya niyetlenir ama aynı kıza tecavüz edecek…
Zamanın hızı değişimle orantılıysa (ki algıda öyledir), içinde bulunduğumuz zaman sprinti maratona çevirmiş durumda. Öyle olunca ya sürekli ilerlemek ya da durup düşmek dışında seçeneğiniz olmuyor. İlerlemenin temelinde ise okumak var. Okumadan bırakın değişimi takip edebilmeyi, içinde olmayı, anlamak bile pek mümkün değil. Kitap okumayı içselleştirmemiş bir toplumda yaşıyoruz, bu yüzden kitap okumak, bizim için kazanılması gereken bir alışkanlık. Bu birinci bariyerimiz. İkincisi, zaten zamanı yoğun yaşarken bilinçli bir okuma sırası oluşturma…
Social Plugin